2 Şubat 2011 Çarşamba

Taçsız Kral; Metin Oktay

" Onunla ilk tanıştığım gün ayakkabının bağlarını bile kendi bağlayamayan yürümeyi yeni yeni öğrenmiş minicik bir çocuktum. Sende nereden çıktın der gibi vurdum ona. O ilk vuruşla birlikte yolumda değişti hayatımda. Çaresiz kader bağlamıştı bizi, ondan ayrılamıyordum. Benim en iyi arkadaşım olmuştu." diye anlatır futbolla tanışmasını Kral.
   2 Şubat 1936'da İzmir Karşıyaka'da fakir Oktay ailesinin ilk oğlu ve 9. çocuğu olarak dünyaya geldi. 15 yaşında İzmir'de Damlacıkspor Kulübünde 8 numaralı formayı giyerek futbola başladı. 8 numaralı formayı Sait Altınordu'ya olan hayranlığından seçmiştir.1952'de, Adnan Süvari'nin futbolcu-teknik direktör olarak görev yaptığı Yün Mensucat ile aylık 300 lira maaşla anlaştı. Bu dönemde genç millî takımda yer aldı ve büyük kulüplerin dikkatini çekti. Buna karşın Beşiktaş ve Adalet ile yapılan transfer görüşmeleri olumsuz sonuçlandı.11 Nisan 1954'te Belçika maçında ilk kez milli oldu ve 4-0 kazanılan maçın 2 golünü attı. Aynı yıl İzmirspor'a transfer oldu ve bu forma altında 18 maçta 17 gol atarak gol kralı oldu. 1955'te Galatasaray'a transfer olduğunda 19 yaşındaydı. Gündüz Kılıç'ın teknik direktörlüğünü yaptığı Galatasaray ile 5 yıllık sözleşme imzaladı.Oktay'a, imzaladığı sözleşme karşılığında taksi plakalı Chevrolet marka bir otomobil verildi. 9 Ekim 1955'te, İstanbulspor ile oynanan İstanbul Profesyonel Ligi maçında Galatasaray formasını resmî bir maçta ilk kez giydi. 3-0 Galatasaray'ın üstünlüğüyle sona eren maçta takımının üçüncü golünü attı. 16 Ekim günü Fenerbahçe karşısında oynayarak aynı şehrin iki takımı arasındaki ilk derbi maçına çıktı. 6 Kasım'da oynanan ve 5-4 kazanılan maçta ise ilk kez bir Beşiktaş derbisinde oynarken, iki de gol kaydetti. İlk sezonunda ligde oynadığı 17 maçta attığı 19 golle gol krallığını kazandı. Galatasaray ise sezonu şampiyon olarak tamamladı ve 1956-57 sezonu için Şampiyon Kulüpler Kupası'na 1. turdan katılmaya hak kazandı.1956 yılının şubat ayında millilerimiz Macarların 52 maçtır yenilmeyen "Altın Takımı"nı 3-1 yenerken 2 golü Lefter, 1 golü Metin attı. 26 Ağustos 1956'da, deplasmanda Dinamo Bucureşti ile oynanan ve Galatasaray'ın 3-1 kaybettiği Şampiyon Kulüpler Kupası ön eleme maçı, Türk takımlarının Avrupa kupalarındaki ilk maçı olarak tarihe geçti. Bu maçta takımının tek golünü kaydeden Metin Oktay ise Avrupa gol atan ilk Türk oyuncu oldu. 23 Mart 1957'deki 6-1 kazanılan Kasımpaşa maçında 4 gol atarak takımdaki ilk hat-trick'ini yaptı. Bu sezonda attığı 17 golle ligde ikinci kez gol kralı olurken; Fenerbahçe ile aynı puana sahip olan Galatasaray, averaj hesabı sonucunda şampiyonluğu rakibi Fenerbahçe'ye kaptırdı. 1957-58 sezonunda,17 lig maçına çıkarken 19 gol kaydederek İstanbul Profesyonel Ligi'nde üçüncü kez gol kralı olurken, takımı Galatasaray ligi şampiyon olarak tamamladı. 1958-59 sezonunda attığı 22 golle, İstanbul Profesyonel Ligi tarihindeki üst üste dördüncü kez gol krallığı elde etti.
   10 Haziran 1959'da Fenerbahçe ile oynanan Türkiye Ligi finalinin ilk maçının 37. dakikasında rakip kaleye ünlü ağları yırtan golünü attı. Rövanşı 4-0 kazanan Fenerbahçe, 1959 sezonunun şampiyonu olurken, 11 gol atmayı başaran Metin Oktay ise Millî Lig'in ilk sezonunu gol kralı olarak tamamladı. 1959-60 sezonunda ligde 33 maçta forma giyerken, 33 gol attı ve maç başına 1 gol ortalaması yakalayarak tekrardan ligde gol kralı oldu. 24 Ekim 1959'daki 8-0 kazanılan Altınordu maçında 5 gol birden atma başarısını gösterdi. Gazeteci Halit Çapın'ın 10 Eylül 1960'taki İstanbulspor maçının ertesi günü Milliyet gazetesinde yazdığı bir haberde Metin Oktay'ın askerliğini 8 gün eksik yaptığını ihbar etmesi üzerine Toptaşı Cezaevine konuldu. Mahkeme Oktay'ın 8 değil 6 gün eksik yaptığına karar kıldı ve 45 gün hapis yattıktan sonra 28 Ekim günü cezaevinden çıktı. Temmuz 1961'de İtalya'nın Palermo kulübüne transfer oldu. Böylece Metin Oktay; Şükrü Gülesin, Bülent Aziz Esel, Bülent Eken ve Lefter Küçükandonyadis'ten sonra İtalya'da top koşturan beşinci Türk futbolcu olarak tarihe geçti. Metin Oktay, yaklaşık bir sene süren Palermo kariyerinde tamamı ligde olmak üzere 12 resmî maça çıkarken, 3 gol atmayı başardı. Haziran 1962'de yeniden Galatasaray'a döndü. 1962-63 sezonunda 26 maçta attığı 38 gollük rekor 25 yıl boyunca kırılamadı.Metin Oktay, 26 maçta attığı 38 golle, maç başına 1.4 gol ortalaması yakalamış ve bu rekor günümüzde henüz kırılamamıştır.
   1969 yılında takımı şampiyon ve kendisi de gol kralı olarak futbolu bırakan Metin Oktay'a başka hiçbir futbolcuya nasip olmayan jübile yapılmış, bu unutulmaz futbolcunun uğurlanması İstanbul ve İzmir'deki karşılaşmalarla, gerçekleşmiştir.
İstanbul'da yapılan jübile maçında Galatasaray - Fenerbahçe 1-1 berabere kalmış, İzmir'de ise Göztepe, Galatasaray'ı 1-0 yenmiştir. İstanbul'daki jübilenin en ilginç yanını ise Metin Oktay'ın kısa bir süre Fenerbahçe, Can Bartu'nun da Galatasaray formalarını giymesi oluşturmuştur.
   Metin Oktay, 4’ü Genç Milli Takım olmak üzere 40 kez milli oldu. A Milli Takım’da 7 kez kaptanlık yaptı ve toplam 17 gol attı.
   Metin Oktay derbi maçlarının da büyük golcüsüydü. Fenerbahçe'ye tam 18 gol atan Metin Oktay, Beşiktaş'a da 13 gol attı.Futbolu bıraktıktan sonra yine futbolla ilgili çeşitli işler yaptı. 1974-1975 sezonunda kısa bir süre Doğan Koloğlu ile birlikte Galatasaray’da teknik direktörlük görevinde bulundu. Son olarak Milliyet Gazetesi’nde spor yazarlığı yapan Metin Oktay, 1991 yılında elim trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı.
   Buraya kadar yazdıklarım genelde yorum içermeyen ve internette birçok sayfada okuyup derlediklerimden oluşuyor. Bundan sonra ise benim için Metin Oktay'ın ne anlama geldiğini aktaracağım. Metin Oktay, Türk futbol tarihinin en büyük efsanelerinden biriydi, birçoklarına göre ve bana göre en üst sıradakiydi. Öyle ki Fenerbahçe tarihinin en büyük efsanelerinden biri olan Cemil Turan F.Bahçe'ye transfer hikayesini anlatırken Metin için "Türk futbolunun en büyük efsanesiydi." der. Nasıl efsane olmasın ki; O mahalenin en kral abisi, sahaların beyefendisiydi. Unutulmaz biri olabilmek taraflı tarafsız herkesin saygısını ve sevgisini kazanabilmek sadece başarılarla olabilecek bir iş değildir. O 1'i İzmir Profesyonel Ligi, 4'ü İstanbul Profesyonel Ligi, 6'sı Süper Lig olmak üzere toplam 11 gol krallığının yanısıra adamlığı, kibarlığı, mütevaziliği, cömertliği, sahadan atıldığı zaman kendisine küfür eden rakip tribünlerin önüne gidip eğilerek selam verişi ile , arkadaşlarının hakkını korumak için kendini siper edişi ile Efsane olmuştur. Bugün Türkiye'de (hangi renklere sevdalı olduğunun önemi yok) futbol sevdalısı hangi taraftar Metin Oktay'a saygı duymaz? Kayınvalidesinin ısrarları, kayınpederinin masaya döktüğü tomarla para ve çiftliğin 3te biri hissesi -kısacası hayatının geri kalanını garanti altında tutabilecek maddi kaynak- ve ilk eşinin (Oya Sarı) "ya ben ya Galatasaray" sorusuna karşın yüzüğünü çıkarıp masaya koyar ve ceketini alıp "Galatasaray" deyip evden çıkar. Burada önemli olan G.Saray, F.Bahçe, Beşiktaş demek değil, burada asıl mesele bir erkeğin sevdiği kadın+para teklifini futbol için reddetmiş olmasıdır. İşte asıl mesele budur. Bugün bunu kim yapar? En delikanlıyım adamdan çok adamım diyenlerin yapamayacağı bir iştir bu. Yıllarca spor kanallarında spikerlerden ve spor hakkında anket yapanlardan dinlediğim klişe bir laf var. "En çok kadın taraftar G.Saray'da". Ben bunun için kendimce bir yorumum var ve bunu ilk kez paylaşacam. Evet en çok kadın taraftar G.Saray'da çünkü kadınlar bir erkeğin (Metin Oktay) evli olduğu kadını ve tonla parayı neden ve ne için elinin tersi ile ittiğini anlamaya çalışıyorlar yıllardır. Şeytana bile pabucunu ters giydiren kadınları mağlup eden başka bir kadın ve para değilse neydi? İşte bunu anlamaya çalışıyorlar ümitsizce.

   Efsaneydi, çünkü fedakardı Metin. 45 günlük hapisten sonra Toptaşı Cezaevinin çıkışında onu Turgan Ece, Rüçhan Adlı ve Kamil Altan karşılar. Fakat asıl çarpıcı karşılamayı Baba Gündüz Kılıç hazırlamıştır ona.Sadece 24 saat sonra Karagümrük maçına çıkmak zorunda kalacaktır.

" Beyti'deki akşam yemeğinde Baba Gündüz benim için sofrayı donattırdı.Futbolcu arkadaşlarım yemeği bitirince döndüler.Biz restorantta kaldık.Soframız çilingir sofrası.Rakı içiyoruz.45 günlük sinirlerimiz yatışsın diye.Gece saat 03:00'e kadar içtik."
diye anlatmaya başlar Metin Oktay bu ilginç olayı. Sonrası da şöyledir:
" Oteldeki odamıza çekilirken baba Gündüz resepsiyondaki memuru sıkı sıkı tembihlemiş "Metin Oktay sabah kahvaltısı için kesinlikle uyandırılmayacak. O yorgunluğunu atıncaya kadar uyayacak"
Saat 11'de Gündüz Kılıç gelip uyandırdı beni.3 saat sonra Galatasaray takımı sahaya çıkacak ve Karagümrük'le oynayacak.Baba, yatağımın ucunda oturdu ve şöyle dedi:
-Biliyorum, oynayacak durumda değilsin.Ama seyirci seni görmek istiyor Metin. Karagümrük'e karşı seni oynatmak istiyorum.Üzülme, verebileceğini ver. Sen bize çok maç kazandırdın.Bugün de senin yüzünden kaybedelim.Seni hasretle bekleyen seyircine ne olur bu saygıyı gösterelim "
Baba'ya hayır diyebilmem mümkün mü?
Sahaya çıktım ve ben 2 gol atarken Galatasaray da Karagümrük'ü 3-0 yenmişti. Beni seven tribünlerime kavuşmuştum. Kusa kusa sahadan çıkarken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum..
   Mütevaziydi Metin. Ağları yırtan golünü yıllar sonra soran Uğur Dündar'a şu yanıtı verir;
"Efendim benim o devrede attığım gol hala konuşuluyor. Buda Fenerbahçe'nin büyüklüğünden biraz da geliyor. Şayet başka takım olsa idi bu kadar aksiyonu bu kadar reaksiyonu olmayacaktı bu işin."
   Şu cevaba bakarmısınız! Bir futbolcu unutulmayacak böyle bir gole imza atacak ve sonra bununla da övünmeyip bu unutulmazlığı gol attığı takımın büyüklüğüne verecek! Kazara gol atanların bile maçtan sonra ballandıra ballandıra gollerini anlattıkları bugünün futboluna bakıpta iç geçirmemek elde değil. Demek böyle insanlarda varmış. O maçta sadece bununla da kalmadı Metin, yırtık ağ görünmesin diye gidip oraya şemsiyeyle kapatmıştır. Rakiplerinin aciz günlerinden zevk alan, deplasmanda puan yada puanları aldıkları takdirde taraftarları kışkırtmak için bi nevi cenaze evinde düğün yapan bugünkü çoğu takımlarımızdaki çoğu futbolcu gibi aynen değil mi!
   Ya aynı maçta, kariyerinde ender görülmüş bi şekilde bir pozisyonda FB'li futbolcuya yaptığı uygunsuz davranış sonrası kendisine ağır şekilde küfür eden F.Bahçe tribünlerine gidip onları selamlaması ve özür dilemesi. Bugüne göre gayet demode! Artık bugünkü trend kendine küfür eden taraftarlara yine küfürle karşılık vermek. Ondan sonrada Milli futbolcu ünvanını kullanıp basın toplantıları düzenleyip herkes bizden nefret ediyor demogojisi ve yalnızlık edebiyatı yapmak. Oysa 36 milli maçta 19 gol atan Kral hapise giderken bile hiçbir imtiyazını kullanmamıştı. İşte bu yüzden Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı, her takımlısı da onu çok sevmişti.
   Metin'in ne efsaneliği nede efsaneleri biter. İşte bir diğeri; 1957 yılında Fenerbahçe ikinci başkanı Müslüm Bağcılar Metin'le bir gazinoda buluşur. Bi çek uzatır Metin'e, "rakamı sen yaz Metin" der "yeter ki Fenerbahçe forması giy".. Metin Oktay ise  anında verir cevabı "bizi sevenleri üzmeyelim baba, bizi sevenlere ihanet etmeyelim"
Yıllar sonra Ali Kırca Ali Sami Yen'e Veda şiirinde şu satırlarla anacaktı Metin Oktay'ı ;
Takarken altı kez krallık tacını, gururu taç yaptın başlarımıza,
Ve fakat kralların kibrini yendin o müthiş tevazunda.. yendin..
'Sevenleri üzmeyelim baba' dediğinde,
Renklerin paraya esaretini yendiğin gibi.. yendin bir kere daha..
O insana değer verirdi. Fazla insancıldı. Bir rivayet odur ki kendisine sert harekette bulunan hiçbir oyuncuya bakmazmış ki nefsi kin gütmesin diye. 
Futbolun Robin Hood'unun, paranın satın alamadığı bu futbol delikanlısının hikayesi ne yazık ki mutlu sonla bitmiyor. Ali Kırca'nın "futbol hayattır" adlı kitabından aktaralım;

"1960'ların sonuydu. Kral iken bıraktı tacını KRAL. Bittiklerini ilan etti geçmiş güzel günlerin. Ve sonra, 1990'ların başı oldu. Geriye dönüşün olmadığını anladığı anda, olanca gücüyle bastı gaza. Yağmurlu bir İstanbul gecesiydi, kayıp gitti. Herşey Metin'le bitti. Yırtılan filelere astığı şemsiye hala duruyor orda."